İzleyiciler

2 Aralık 2015 Çarşamba

IRMAĞIMIZA ÖRDÜĞÜM KELEBEKLİ ÇİÇEKLİ HIRKA



 Canım ablamın kızı ilk gözağrımız Burcumuzun kızı Irmağımız....Yani aslında ablamın torunu ama benim de torunum gibi...Armutluya bize ilk misafir olduklarında 1 yaşını biraz geçiyordu...Yemek yapmakdan mutfaktan çıkamadığımı görünce kendiliğinden bana '''mamaanne''' demeye başlayacak kadar akıllı bıdık şirinemiz bizim .:)..Şimdi okullu oldu ben hala onun mamaannesiyim ..Bu ünvana layık olmaya çalışıyorum ..Küçükken çok ördüm ona ciciler ama son zamanlarda örmemişim ...Kızıma battanıye örerken yanıma gelip gidip '' Mamaanne bana ne örceksin '' diye sordu..:) İçime oturdu ..Hemen ona bir hırka ördüm ...Düz yerlerinde anacım da bana yardım etti ...Kısa sürede bitirdik ...Irmağa teslim edildi ...Kuzu hırkaya bayıldı :)






6 Kasım 2015 Cuma

GELİN ANNESİ OLDUM BEN...

GELİN ANNESİ OLDUM BEN....

11 Mayıs 2015, 11:53
Evet gelin annesi oldum ; kızım gelin oldu....Artıkım bir damadım var ..3. Evlat....Yani kayınvalide de oldum ...
Gelin olmak zordu ama asıl zor olan gelin annesi olmakmış meğer...Gelin olurken sorumluluk daha çok anne babalardaydı....Gelin annesi düğün öncesinde yapılacak her şeyden sorumlu hissediyor kendini ...Hele benim gibi öğrenciyken ödevlerini zamanında ve düzgün olsun diye çok uğraşan ve bu yaşta hala öğretmenine ödevimi yetiştiremiyorum diye  kabuslar gören biriyseniz ...
Evin döşenmesinden , çeyizden, düğünden, misafirlerden vs vs....Çok koşturmacalı bir süreç geçirdim...
Kendi düğünümde aileler arası bazı gerginliklerden dolayı ağlamakdan gözleri şiş bir gelin olduğumdan ''Allahım ağlatmasın ama ağlamıycam inşaallah kızım giderken'''' dedim ...Hani gelin hem ağlarım hem giderim dermiş ya gelin annesi de aslında hem ağlayıp hem de hayırlısıyla gitsin istiyor aslında ...Biliyor ki bunca yıldır özenle büyüttüğü her kötülüğe karşı siper olduğu güzel kuşunun yuvadan uçma vakti geldi ....Önemli olan güzellikle huzurla Allah'ın emriyle hayırlısıyla uçması ....
Evet gelin annesi olmak kolay değildi ama her aşamasında bir o kadar da güzeldi , zevkliydi ...Huzurlu bir düğün sonunda gülen gözleri görmek her şeye bedeldi ...Allah bizimkilerle birlikte tüm evlatlarımızın yüzünü güldürsün ...Bizim yüzümüzün gülmesi onların yüzünün gülmesiyle doğru orantılı zaten ..Babacıklar darılmasın ama ANALIK böyle bir şey ....
Hani son zamanlarda bir söz var..: ''''İyi insanlar atlarına binip gittiler '''''diye ...O ata binenlerin hepsi bizim tarafa mı geldiler bilmiyorum ...
Kızımın düğününde bunu daha iyi anladım ...Bizi yalnız bırakmayan akrabalarımız, uzaklardan gelen arkadaşlarımız, sürpriz yapan ablalarımız abilerimiz ...Kendisi gelemediği için Trabzon'dan bir arkadaşının kızıyla hediyesini ve çiçeğini gönderen fakülteden arkadaşımız....Kargoyla hediyelerini gönderen dostlarımız....Bize misafirperverliğin en güzel örneğini sergileyen ,temiz,candan , yüreği katıksız sevgi dolu canım dünürlerim ve akrabaları ..... Hangisini yazayım...Telefon edenler , mesaj yazanlar..Hepinizden Allah razı olsun ...Hayat sizlerle güzel ve anlamlı ...Aramayanlar da sağolsunlar ..Onlar da arayanların kıymetini daha da artırıyorlar ...( Burada gülme işareti var gibi okuyun )
....Şu sıralarda tatlı yorgunluğumun tadını çıkarıyorum biraz tembellik edip dinlenerek ....
Hatta  yazımı bir türlü sonlandırıp yayınlanması için gönderemedim ;o kadar tembelleştim yani...Kızımcığımın evden ayrı olduğu ilk anneler günü....E tabii biraz duygusallaştım ...Tamam kabul ;kızım evleneli efeliği elden bırakmıyorum üzülmedim filan diye ama elbette koydu azıcık.... Boş kalan terlikleri , odasında elime geçen eşyaları, kokusu, kapı açıldığında babasıyla göz göze sessizce gelmemiz sanki kızımız eve gelmiş gibi , her yemek yapışımda Zeynep severdi acaba ne yiyiyorlar diye yüreğimin cız etmesi vs vs gibi duygular yaşıyorum her evladı evlenen anne gibi....Ama biliyorum ki O Allah'ın emrini yerine getirdi ve evinde mutlu ...Evladı uzakta olanları ya da kaybedenleri düşününce zaten ne kadar şükretsek azdır....

Bu vesileyle yüreği güzel tüm annelere en içten sevgilerimi gönderiyorum ...Evladını kaybeden annelere  , annesini kaybeden evlatlara Yüce Allah'dan sabır dileklerimle ....

’HAYIRLI OLSUN ‘’DİYEBİLMEK ERDEMDİR


Biz inancımızı özgürce yaşayabildiğimiz ölçüde özgür hissederiz kendimizi... Gerekirse az yiyelim , o kadar lüks giyinmeyelim ama namazımıza niyazımıza kimse karışmasın deriz Belki bazı kesimlerce örümcek kafalı , badem bıyıklı gibi etiketler takılsa da bunları yıllarca duymazdan geliriz ...Yeter ki çoluk çocuğumuzun başının örtüsüne , Kuran-ı Kerim öğrenmesine karışılmasın deriz.. Biz dedelerimizden nenelerimizden ‘’’’ Kuran öğrenmeye çocukken anneni babanı gönderemedim; yasaktı ‘’ diye bizzat duymuş bir nesiliz .. Benim annem de rahmetli babam da benden sonra öğrendiler eski yazıyı ...Çünkü onlar Türkçe ezan okunan , bazı camilere ot doldurulan bir dönemin çocukları idi.. Ama yine de bu baskı bizim nenelerimizdeki imanı evlatlarına aşılamalarına mani olamadı .. Yıllardır inancı zayıflatılmaya çalışılan bu milletin evlatları ceddinden gelen güzel mirasa sahip çıktı ve hep çıkacaktır inşaallah.. Yıllar önce rahmetli Erbakan hocanın birden oyları yükseldiğinde akrabamızdan bir ablam ‘’kendisini başörtülü düşünemediğini ya zorla örttürürlerse diye de çok ürktüğünü ‘’’ söylemişti... Yine başka bir akrabamız ‘’’ Türkiye İran gibi olursa ; ya cumhuriyet giderse diye çok endişelendiğini ‘’’ söylemişti... Ve daha neler neler ... Bakın ablacıklarım abiciklerim kardeşciklerim yıllardır devletin başındalar ama kimsenin başını zorla örttürmediler ... Cumhuriyetimiz de yerli yerinde duruyor bir şeycikler olmadı .. Fakat sizlerden bazıları hala daha ‘’ bu milletin yüzde 50 si geri zekalı mı , salak mı , koyun mu ‘’diye tepeden bakarak aynı soruları sormaktan usanmadınız ... Halbuki sonucu kabullenip aynaya bakarak’’’ bizim zihniyetimiz nerede hata yaptı’’’’ diye sorup rotanızı ona göre belirleseydiniz tepelerde havanızı alıp durmazdınız ... Bazılarınızın karşı zihniyete bu kadar düşman olmasına üzülüyorum ...Bünyenize zarar...Biraz olumlu tarafından bakmaya çalışın ; ben öyle yapıyorum ..: Hastanede sağlık ocağında beklerken 65 yaş üstü olanlar pat diye önüme geçiyor mesela ....Seviniyorum ...’’’Annem beklemeyecek ; ben de o yaşlara geldiğimde beklemeyeceğim , ne güzel uygulama ‘’’diyorum ..Diğer sağlık merkezlerinde de ücretsiz hizmetler alıyoruz güzel güzel ... Kadıköy’den biniyorum Marmaraya hooop Atatürk Hava limanına... Hac’dan dönen dünürcüklerimi karşılayabiliyorum mesela... Eskiden semtine uğrayamadığımız sahildeki yerlere Belediye tesisleri olarak ıslah edildiği için çoluk çocuk gidip çayımızı kahvemizi içebiliyoruz mesela ... Ve daha neler neler.... Sonuç olarak ; milletimiz kararını verdi....Hayırlı olsun....Milletimiz memleketimiz için en hayırlısı olsun inşaallah...Bazıları hala ‘’’’hayırlı olsun ‘’’’diyemiyorlar...Halbuki bu bir duadır , iyi dilekdir kendiniz için de , memleket için de ...Dış güçler üzüldüğüne göre bence artık içimizdeki kardeşlerimiz olarak sizler inadı bırakın; üzülmeyin...’’ Vardır bunda bir hayır ‘’deyip tadını çıkarın .. Ayrıca Gedizimizden Ahmet Tan kardeşimizin milletvekili seçilmesine çok sevindim; yolu açık olsun ..Diğer milletvekilleriyle birlikte güzel memleketimiz, Kütahyamız ve Gedizimiz için hayırlı hizmetler ederken Allahım yardımcıları olsun ... Kur’anını , bayrağını , vatanını , milletini sevip koruyan ; gönüllere ümit ve sevgi tohumları eken herkese selam olsun ....

KIZIMCIĞIMA BATTANİYE

 Cift kisilik battaniye.. 1.80 e 2 metrelik yatak icin oldugundan biraz buyük oldu. Motifleri sizin icin saydim .. Enine 13 motif boyuna 16 motif.. Toplamda 208 motif olmus.. Yazın elime almadım ama nerdeyse 1 yılda tamamlayabildim :)



26 Şubat 2015 Perşembe

MUTFAK ÖNLÜĞÜ , POŞETLİK VE TUTGAÇ DİKTİM KIZIMA ...


Kumaşları aldım kendim göz kararı kestim ve diktim ...Kızım beğendi ...Bu sefer kendim de beğendim...Diktiklerimin kusurlarını bulan biri olarak :)



Kelebekli kumaşa kelebekli düğmeler de buldum ...Ayrıntılar önemlidir :)



15 Şubat 2015 Pazar

KALPLER EĞİTİLMELİ Kİ BAŞKA ÖZGECANLAR GİTMESİN


15 Şubat 2015, 14:37
'''Sütünü içirdim harçlığını verdim okula gitti''' diyen acılı bir anne ....İcimiz parcalandı..Bir anne için evladının yaşı önemli değildir..Her yaşta onun kuzusudur...İlkokulda da üniversitede de...Allah'ın yarattığı  canı nasıl alabilir bir insan...Yolda yürürken karıncayı incitmekten çekinmemiz gerekirken...Nasil
incitilir bir kadın "Kadınlar size emanettir" diyen bir Resulümüz (asv) varken.....Hesap gününe , zerre miktarı yaptığımız iyiliğin de kötülüğün de karşılığının verileceğine inanan insan suç isleyebilir mi....Her insanin başına bir polis dikemeyiz ama sağımızda ve solumuzda bizi gözetleyip not tutan meleklerin varlığını hissedersek nasıl suç işleyebiliriz ki...
..
Vicdanlı ,merhametli insan olabilmek bazılarına doğuştan gelebilir bazıları da bunları eğitilip dini duygularını körükleyerek öğrenebilir..
.İslamı duvarda asılı duran Kuran-ı Kerimle dedemizin nenemizin hacılığı hocalığıyla övünerek değil gerçekten hayatımıza kurallarıyla geçirerek yaşamalıyız .Nefsimizi terbiye etmeli , kalplerimizi gönüllerimizi eğitmeliyiz ...Kız erkek bütün çocuklarımıza dinimizin kurallarını öğretmeli,  Allah sevgisini ve korkusunu minik yüreklerine yerleştirmeliyiz.... Manevi açıdan nefsimizi terbiye ederek ,haramlardan uzaklaşıp sevaplarla yoğrularak şu fani dünyayı katedersek ne mutlu bize...

Bu tür olaylar sadece bizim ülkemizde yaşanmıyor...Başka ülkelerde yaşanmış olması bizde yaşanmasını doğal göstermez...Keşke bizde hiç yaşanmasa..Ama her acı olay yaşandığında bu ülkede yaşamaktan utananları da anlamakta güçlük çekiyorum ...Acılar üzerinden hemen siyasi nemalanmaya çalışanları da ....Yahu bir durun ....Bu ülkede yaşanan her olumsuzlukta hepimizin az veya çok payı var ...Filan partiden olanlar daha suçlu da filancalar sütten çıkmış ak kaşık mı ....Şimdi şu gencecik kıza kıyanların hangi zihniyette olduğunu bilebilir miyiz ...Canı cehenneme ne zihniyette olduklarının zaten...Demek ki Allah korkusu olmayan nefsine düşkün , beyni uçkurunun altında birileriymiş....Toplum olarak ne yapabiliriz de böyle hayvani duyguları ağır basanlarla karşılaşmayız  diye onu düşünelim ....( Hayvanlar çok daha masum böylelerinin yanında gerçi ) ..

Cezaların okkalı verilmesi taraftarıyım...Bazı suçluların aftan hiç yararlanmaması gerektiğini düşünüyorum...Suç işleyen cani ruhlu insanların yanına kar kalmamalı yaptıkları...Mağdurların hiç değilse yüreğine azıcık su serpilmeli..Anne olarak o annenin yerine koyduğum zaman kendimi bu acıyı sindirmek mümkün değil ...Allahım sabır selametler versin ...Kızımızın da mekanı cennet olsun inşaallah ...Diğer canilere gelince öyle cezalar verilsin ki başka canileri korkutsun ; eline , diline , beline  hakim olmayı öğretsin ...Cenneti ayaklarımızın altına seren güzel bir dinimiz var bizim ...Her annenin de gelinliğiyle evden uğurlamayı hayal ettiği evlatları ...Hal böyleyken kefenle toprağa göndermek çook acı çok ....İçimizden lanetler beddualar yağdırmak geliyor elbet ama gözümüzle de görmek kulağımızla duymak istiyoruz bunların çektiği cezayı ....O ananın acısını ancak böyle paylaşmış oluruz ....Özgecan boşuna gitmiş olmasın başka Özgecanlar gitmesin kara toprağa hiç değilse....

17 Eylül 2014 Çarşamba

POÇİ BELKİ DE YÜZ YILLIK...DEDELERİMİZDEN KALMA

İlkokulda folklör gösterimiz olduğunda belimize bağlamak için aramışız ; anneannem sandıkta var demiş ve vermiş ...O günden sonra da benim olmuş ...:) İyiki de olmuş ...Dedelerimizden kalma olduğu kesin ...Uçlarında gümüşden sarma var ...





12 Eylül 2014 Cuma

Oyalı Tülbentlerimiz

Kayınvalidem rahmetlinin kızımcım bebekken çeyiz için yaptırdığı boncuklu oyalar ...Ben ne gerek var daha bebekken eyize dedikçe kız kucakda çeyiz bucakda derdi ...Meğersem vefat edecekmiş ...Nur içinde yatsın ...


















11 Eylül 2014 Perşembe

ANNE KURABİYESİ...





Annemin kurabiyesi ....Artık ablacığım da yapıyor bu tarif ablamdan ama annemle birlikte yaptık ..Yani annem mutfakda beni seyredip arada bazı komutlar verdi :) Hepimizin küçüklüğünde şimdiki gibi abur cuburlar ya da değişik tariflerden oluşan pastalar yoktu ve bizim için anacığımızın yaptığı bu kurabiyeler yapıldığında evde bayram yapardık başında ...Hepsinden de tatlı gelirdi ...Ne kadar müsrif olduğumuzu anladım bugün bir kez daha ..Her konuda aşırı tüketiyoruz ama az mutlu oluyoruz eskiye göre ...
Malzemeler
3 Yumurta birinin sarısı üstüne
1,5 su bardağı şeker
1,5 su bardağı sıvı yağ
1 Paket kabartma tozu
1 Paket vanilya
Yarım limon suyu
Aldığı kadar un değil işte püf noktası burda ; biraz cıvık olacak ve yuvarlarken elinizi yağlayarak şekil vereceksiniz yapışmamamsı için
Üzerine yumurta sarısı sürüp fındık ceviz ya da şeker serpebilirsiniz

4 Eylül 2014 Perşembe

İDARE VARDI EVLERİMİZDE ESKİDEN...



 Bizim evde rahmetli babacığımın evin bütün odalarına incecik kabloları saklaya saklaya dolaştırarak , kapının üstüne sabitlediği minicicik ampullere İDARE denirdi...Bunlar akşam olunca fişe takılır sabah gün ağarınca fişten çekilirdi...Gece lambasından daha idareli ama verdiği ışık yeterliydi, bir odaya girince lambayı açmanıza gerek kalmazdı...Hala annemin evinde babacığımın elleriyle döşediği idareler mevcuttur...Ben bunların günümüzdeki versiyonlarını bulmaya çalıştım ama biraz daha idaresiz cinsinden ve büyük ...Mutfakta mesela akşamları onu açıyorum ufak işler için oraya girdiğimde ışığı açmama gerek kalmıyor...Ama babacığımın idarelerinin yerini tutmuyor..

   Burdan bakınca idareli bir insan gibi görünebilirim ama eski günleri düşününce israf diz boyu bizde de ne yazıkki...Rahmetli babaannem aslında  variyetli bir aileden yine aynı ayarda bir aileye gelin gitmiş ama hem dedem genç yaşta vefat ettiğinden iki çocukla dul kalmış hem de tarla tokat çok ama pek de para etmediği bir dönemde, savaşların olduğu yokluk döneminde yaşadığı için tutumlu biriydi...Rahmetli ,bizim şimdi bozuldu ekşidi dediğimiz yemek vs. leri yerdi ve 85.ine kadar da yaşadı...

    Eskiden çamaşırlar , kıyafetler bohçalanırdı ama bizim evde bir de YAMALIK BOHÇASI vardı ...Tüm artan kumaşlar bu bohçada biriktirilir , gerektiği yerde kullanılırdı...Şimdi peçvörk diye dışarıdan öğrendiğimizi sandığımız dikiş usulü aslında bizim nenelerimizin yamalayarak artık kumaşları değerlendirdikleri bir usuldür...Bizim evde bu kumaşlar birleştirilerek seccadeler , divan örtüleri dikilirdi....Bazı kumaşları çok beğenirdim ;küçükken hani büyüklerimizin yanında namaz kılarken o kumaşlara dalar giderdim bu annemin blüzünden artan , şu ablamın elbisesinden artan diye...Hani alışalım öğrenelim diye dururduk ya namaza büyüklerimizin yanında ; çaktırmadan gözucuyla bakıp eğildi mi eğiliriz secdeye vardı mı varırız, herkes secdedeyken başımızı erken kaldırıp bakarız , selam verdiklerinde hemen aynısını yaparız ...Hepimiz yaşamışızdır bunları ama şimdiki nesil bizim kadar şanslı mı bilemem,  gittikçe evdeki neneler dedeler azalıyor  ne yazıkki...Ağzı dualı , elinden Kuran-ı Kerim düşmeyen ,evin bereketini artıran, bazen hayatta iken kıymetleri bilinmeyen aile büyüklerimiz aslında veli nimetimiz olmalı......

     Küçüklüğümüzde evde çamaşır için , bulaşık için deterjan;  el yıkamak ve banyo için  de sabun kullanılırdı....Bunun dışında başka temizlik malzemesi pek bilmiyorum ben...Şimdi marketten deterjan almaya yetişemiyoruz ; yağ çöz, borçöz, kireç çöz, pas çöz, çamaşır suyu çeşitleri, ahşap temizleyici, fayans temizleyici, cam temizleyici, tuvalet temizleyici, çamaşır beyazlatıcı, yumuşatıcı, siyah çamaşır için ayrı parlak renkler için ayrı....vs vs...Bir de bunları yapmak için bezler çıktı şimdi her iş için ayrı bez alıyoruz ; mikrofiberler vs.ler hiç de ucuz değiller...Nerde yamalık bohçalarımız...Nerde eskiyen gömleklerden atletlerden diktiğimiz mutfak bezleri , tutağaçlar, cam bezleri , yer bezleri...Aldıklarımız dışarıdan ithal olunca daha çok dokunuyor bana ...Hem yokluktan bahsedip hem de hiç üretmeden tüketiyoruz.....

    Benim bir dikiş makinem var ; az buçuk bazı şeyleri değerlendirmeye çalışıyorum...Yamalık bohçam olmasa da artık kumaşlarımı koyduğum bir kutu var evimde...Derya Baykalın dediği gibi ATMIYORUM...Ama bazen de '''ev çöp eve dönecek '''diye ayıklıyorum eşyaları...Bir de  tabii ki küçük gelenlerimizi ya da kullanmadığımız bazı eşya ya da giyecekleri toparlayıp makbule geçecek yerlere veriyoruz ki bu da bizim güzel adetlerimizdendir...Güzel dinimizin öğütlerindendir sadakamızı vermek...

   Çok alışveriş yapınca kıymetini bilemiyoruz aslında ;eskiden yeni bir şey aldığımızda yaşadığımız mutlulukları arar olduk...Moda denilen rüzgara kapıldık gidiyoruz , hem paramızı , hem güzel duygularımızı  tüketiyoruz...Hem maddi hem manevi bakımdan doygun insanlar olabilmemiz için İDARELİ olmamız şart ...Küçük şeylerden büyük sevinçler duyabilenlerden olabilmek; hayatımızı daha İDARELİ tüketebilmek dileğiyle...

BİZİM NENELERİMİZ ANALARIMIZ YAMALIK BOHÇASINDAN ÇIKARIP NELER YAPMIŞLAR

SECCADE
Bizim evde bu işlere babaaannem bakardı rahmetli ama sandıktan ıkan bu seccadeyi anacım dikmiş ..
Kumaşlar benim elbisem , pantolonum , annemin elbisesinden ....


15 Ağustos 2014 Cuma

MENEMENLİK ....

Adı menemenlik ...Menemeni domates biber mevsiminde bile çok yapmam aslında çok severim ama bana sanki hep yemek yapamadığımda ya da sıkışınca yapılacak bir yemekmiş gibi gelir ; kolaya kaçmış imajı vermemek için evdekilere daha seyrek yaparım ..O zaman kış için niye menemenlik yaptım ...?:) Domates ve biberin güzel olduğu her yemekde kullanıyorum ; özellikle et yemeklerinde ..Tabii kahvaltılarda menemen için de ....Yapmaya artıkım çok alıştım kolay geliyor bana ....Geçen yıl o kadar çok yapmışımki yeğenlerime de kavanoz kavanoz dağıttım ....



YAPILIŞI
Bursa domatesi denen uzunlamasına domateslerden alıp güzelce yıkıyoruz ...Kaynar suyu üstünü örtecek şekilde döküp bekletiyoruz ...Kabukları kolayca soyuluyor böylece ...Soyduktan sonra istediğimiz ölçüde küçük doğruyoruz ..Tencerede kaynatıyoruz ...Bu arada biberleri de doğruyoruz ..Kaynayan domateslere ilave ediyoruz ..Bir miktar tuz koyuyoruz ....Tencerede kaynarken kavanoza kepçeyle doldurup elimizde bir bez yardımıyla kavanozu  tutup kapağını sıkıca kapatıyoruz ...Bu arada tencerenin altı son kavanoza kadar açık kalıyor ...Ben kapağı da bezle tutarak kapatıyorum ...Kavanoz ları ters kapatıyoruz ..Ertesi gün düzgünce yerine kaldırabiliriz ...

5 Temmuz 2014 Cumartesi

RAMAZAN AYNI RAMAZAN DA…….YA BİZLER……!!!

Ramazan  gelince evde bereket olur derdi büyüklerimiz ama anlamazdık o zamanlar…Ne zaman ki anne  ve  ev hanımı olduk  iftar hazırlıkları  yaparken gözümüze az gözüken yemeklerin sofra zamanında birden çeşitlenerek çoğaldığını görünce Ramazanın bereketiyle geldiğini anladık…Ben küçükken konuşmaya yeni başladığım sıralarda  heceleyerek ‘’ Tem-şi-de kalk-cam da o-ruç tut-cam beeen….!!!’’’dermişim….Rahmetli babam kocaman olana kadar hep bu benim bebeklik sözümle  beni taklid ederek  kaldırırdı sahurlarda …Hatta eşim askerdeyken kızım doğduğunda annemlerdeyken de aynı şekilde babacığımın beni sahura kaldırdığını hatırlıyorum….Gecenin bir vaktinde nereden geliyor bu neşe derdim ama babacım aslında en güzelini yapıyormuş çocuklarını ısındırmak için…

 Yarım gün tuttuğumuz tekne  oruçlarımız …İlkokul 1. Sınıftayken  boğazımız kurudu diye ağzımızı çalkalarken azıcık kaçan suların verdiği ferahlıkla beraber acaba orucumuz bozuldu mu diye endişelenmemiz ….İkindiden sonra ezana kaç saat var diye sorularımız sıklaşınca anacığımın ‘’’uyu biraz kızım ; uyursan hemen akşam oluverir ‘’’diye verdiği cevaplar….’’’ Bayram arefesinde inekler buzağılarını , koyunlar kuzularını bile emzirmezmişler mutlaka tutmak lazım ‘’’derdi rahmetli babaannem….Yani tekne orucundan  tam gün orucuna terfi edişimiz  arefe günlerinde başlamıştı….
Ablam zayıf bünyeli olduğundan ona kıyamazlardı da ben oruç tutcam deyince ‘’’’aferim kızıma ‘’’’ derlerdi… Bizde kahvaltı edilirdi sahurda ama sonunda mutlaka az şekerli sütlaç yeme geleneği vardı tok tutar diye..Babaannemin teyze kızı rahmetli Hacer nene bize gelir beraber yufkalar açılır; börekler yapılırdı:  su börekleri, pirinçli el börekleri pişirilir anacığım da getir götür işlerini yapardı…Şimdiki gibi asitli ve katkılı içecekler yoktu….Sofradaki baş içeceğimiz hoşaflarımızdı….Vişne hoşafı hala yapılır ve sevilir bizde ama  benim o zamanlar favorim elma ve erik kurusundan yapılan hoşaflardı nedense….Yıllar oldu yemeyeli ,zaten artık elmayı kurutan da yoktur herhalde..….Dağ eriğinden ya da goruktan yapılan turşu da içilenler arasındaydı…Vişneden ve gülden reçel gibi ama reçel olmayan şimdiki konsantre içecekler gibi ama tamamen organik şuruplar yapılırdı…..Şu anda niyetli olmamdan mı bilmem ama Ramazan konulu yazım Ramazan yemeklerine doğru kaydı gitti…..:)
İkindiden sonra annemin uyursan vakit çabuk geçer diye çabalarına rağmen aç uyunmayacağını bilen bendeniz kapının önünde arkadaşlarla konuşarak vaktin daha çabuk geçeceğini bilirdim….Topun atılışını beklemek de ayrı bir eğlenceydi biz çocuklar için….Evdekiler duymamış gibi içeri koşar onlara haber verirdik ‘’’’’top atıldııııı’’’’ diye…..Sofrada peynir ,reçel ,zeytin ,salata ve hurmadan oluşan iftariyeliklerle oruç açıldıktan sonra büyüklerimiz akşam namazını kılarlar ; biz de yemeğe başlanacak diye dört gözle beklerdik namaza başlamadığımız zamanlarda…..Babam böyle daha iyi oluyor vazifemizi tamamladığımız için içimiz rahat yemeğimizi yiyebiliyoruz derdi...Nur içinde yatsın   babacım , babaannecim bize ne güzel örnek olmuşlar ….Evlerde dede ya da nenelerin olması aslında büyük bir nimetmiş ; ne yazık ki bunu biraz geç anladık…..
Yemekten sonra teravih  namazı için hazırlıklar başlardı….Bazen mahallemizin camisine giderdik bazen de komşuları dolaşırdık….Ama öyle 3- 5 kişi değil, kafile halinde…..Babaanneler yani kayınvalideler ; anneler yani gelinler ve tabii biz çocuklar irili ufaklı leblebi kırıkları…..En arkaya da biz sıralanırdık….Teravih namazının en sevdiğim bölümü Salavat getirdiğimizdeydi…..Biz leblebi kırıkları herkesten çok bağırır, bitirirken de herkesten çok uzatırdık nedense…… Bazen gülme de tutardı bizi ama büyüklerimiz bu konuda hoşgörülüydüler; iyi ki de öyleymişler bizi ısındırmışlar bu güzelliklere….O zamanlar maksi etek yeni çıkmıştı….Camiye giderken kolay gelirdi giymesi ama bizim şimdi rahmetli olan hocamız adından mıdır bilmem gavur adeti diye sıcak bakmazdı bu uzun eteklere şalvardı onun favorisi….Ah hocam şimdi bir karışlık şortlar ve minileri görseniz maksilere ses etmezdiniz eminim..…Ama bize verdiğiniz emekler için öğrettiğiniz Kuran- ı Kerim sureler için Allah razı olsun mizanınıza konsun ….Teravih namazları gibi mukabelelerde de biz leblebi kırıkları büyüklerimizin eteğinden ayrılmazdık..Dün teravih namazında gürültü yapan bir çocuğa yaşlı bir dedenin çok sert bir şekilde bağırdığını duydum ve çok üzüldüm…Ne olurdu ki biraz sabretsek ve o çocuğa bu travmayı yaşatmasak…Hayatı boyunca teravih namazına gittiğinde camide dededen işittiği azarı hatırlayacak ….Halbuki aralarda oturup salavat getirecek ,büyüklerine bakıp örnek alacaktı;  sure okumayı bilmediğimiz zamanlarda taklit etmez miydik ağzımızı kıpırdatarak okuyormuş gibi yaparak…..Çocuklar zaman zaman aramıza katılmazlarsa akıl baliğ olunca birden nasıl katarız aramıza ,uzaydan ışınlanmış gibi hissetmez mi  yavrucaklar…!!!.Isındırmak yerine soğutursak bunun vobalini nasıl öderiz biraz düşünelim……!!!
Şimdilerde söylenen bir söz var: ‘’’Nerede o eski Ramazanlar !!!’’diye …..Ramazan aynı Ramazan; her yıl bir öncekinden 10 gün önce geliyor yine…. Tüm vefası , hoşgörüsü, affediciliği, yeniden başlamamız ve tüm aylarda aynısını sürdürebilmemiz için verdiği örneklerle ,güzelliklerle…Ramazan bizden memnun mu , ona hakkını verebiliyor muyuz, bize sunulan fırsatları değerlendirebiliyor muyuz…? Nerede o eski bizler mi dememiz gerekiyor yoksa…..?..Sormamız gereken ama önce kendimize sormamız gereken sorular o kadar çok ki……!!!
Ramazanımız mübarek olsun …..Tüm İslam alemi için ve insanlık için hayırlara vesile olsun…..BİZE SUNULAN BU GÜZEL AYA HAKKINI VEREN VE SONUNDA BAYRAMI HAK EDENLERDEN OLABİLMEK DİLEĞİYLE….

10 Mayıs 2014 Cumartesi

CANIMIZ ANNELERİMİZ



       Biz millet olarak da insanların kıymetini onları kaybettikten sonra daha iyi anlıyoruz ve hayatta iken yapamadığımızı arkalarından methiyeler dizerek yapıyoruz……Ben yapı olarak da sevgimi ya da güzel düşüncelerimi sözle pek ifade edemeyenlerdenim..Keşke edebilseydim; zamanında kaybettiklerimin gözlerinin içine baka baka onlara olan sevgimi, minnetimi, yerlerinin doldurulamayacağını vs….Geçen babaannemle ilgili duygularımı yazarken düşündüm bunları…. Aradan 20 yıl geçmiş, bu arada ben neyi öğrenmişim, bende ne değişmiş ?İnsanların yerine kendimi koyarak , onların içinde bulunduğu şartlara göre değerlendirmeyi( şimdi empati diyorlar sanırım) öğrenmişim biraz…Böyle düşününce olumsuzluklar için hep bir bahane bulabiliyorsunuz..İşte şöyle sevmediğim bir huyu vardı ama o da şu şu çileleri çekmiş o yüzden gibi….
              Lise sonda Polianna'yı canlandırmıştım tiyatroda ,hayatımda da uygulayabilseydim keşke ama sanırım bazı meziyetler yıllar geçtikçe kazanılıyor, eğer doğuştan torpilli olarak bu meziyetlerle donatılmış şekilde gönderilmemişsek….
               Annem, annesinin teyzesinin oğluyla evlenmiş yani 11 yaşında öksüz kalan babamla…Babamın evde iki dul hatun var biri anneannemin teyzesi babaannem, diğeri anneannemin anneannesi olan babaannemin annesi babamın da babaannesi Ocak nenem…Annemlerin evde anneannem ve babaannemin ablası, Ocak nenemin büyük kızı, babamın teyzesi ,ananemin annesi Koca annem var…Pazıl gibi ama annemi ve babamı anlayabilmek için bu akrabalığı çözmek şart…Böyle anlatınca karışık gibi ama aslında özetle şöyle: babam, annemin anneannesine teyze diyor ;anneannem de babaanneme teyze diyor…Annem Ocak nenemle 9 yıl babaannemle de 35 yıl beraber yaşamış…Dünürler bir araya gelince annemin halini düşünmek bile istemem ama o yine de idare etmeye çalışmış…Zaman zaman dünürler kafa kafaya verip annemi çekişdirseler de...
                Annem deyince hep fedakarlık aklıma geliyor…Eski Gediz'deki evde kömürlüğümüz alt kattaydı ve o kadar merdiveni annem elinde kömür kovalarıyla çıkardı, her gün kaç odalı evin tüm yakacağını babamın belinde fıtık olduğundan o taşırdı garibim..Sabah biz okula giderken sobalar yanmış kahvaltımız hazır olurdu….Bunlar yetmez gibi sobanın üzerinde kestaneler pişirilir, soyulup gazeteye sarılır,okula giderken cebimize konurdu; ellerimiz de cebimize sokulurdu kestanelerden ısınsın diye..
               İlkokul 2. Sınıfta filandık,ben henüz kabiliyet olarak keşfedilmemiştim demekki....O zamanlar sesi gür olan en çok bağırabilen şiir okurdu ve birkaç bayram hep aynı arkadaş okuyunca annem ilkokulu basmıştı’’ benim kızıma neden şiir okutmuyorsunuz?’’ diye…Annem ilkokul mezunu ama  bu gayretiyle benim sosyal olmamda ön ayak oldu ve şiirler ,müsamereler vs devam etti…Takdir ettim anacım seniii, ben de zaman zaman çocuklarım için okulları basıyorum aynı senin gibi……
                Kızdığında çoğumuzun annesi gibi az terlikler fırlatılmadı ablamla bana …Ama elinin ayarı öyle güzeldi ki istese kafamıza ya da popomuza çok güzel denkgetirebilecekken hep ıskalardı o terlikler üzerimizden…Kıyamazdın değil mi canım annem?...Biz de marifetmiş gibi pişkin pişkin vuramadın ki vuramadın ki derdik tabanlara kuvvet koşarken…İyi ki fırlattın terlikleri annem ,boş ver ,ellerin dert görmesin; arada bir ben de elime almadım desem yalan olur şimdiJ))Ölçüyü senden aldığım için benimkiler de ya hiç inmedi ya da hep ıskalayıp geçti…
                   Torunlarını da çok seviyorsun biliyorum, hatta ailemizin en küçük üyesi ablamın torunu en küçük mavişimizde aklın duruyor!……Hepimize dualar ediyor annem, Rabbim inşallah sağlıklı bir şekilde daha uzun yıllar onun dualarından mahrum etmesin bizleri…. Yaşlandıkça cimrileşenlere inat cömertliğinle, fedakarlığınla, hiç kin gütmeyip küsmekten korkmanla, inancın ve ağzının duasıyla sen bizim ton ton annemiz, ton ton anneannemizsin……Seni çok çook seviyoruz anacığım..
        Ben bugün bir güzellik yaptım kendime ve anneme…Anacığımla ilgili duygularımı belki yüzüne söyleyemedim ama hiç değilse yazdım ve biliyorum ki ablam bunları anneme okuyacak….Büyüklerimiz hayatta iken değerlerini anlayıp bunu belli edebilmek dileğiyle haydi siz de yapın bu güzelliklerden kendinize.....

NE MUTLU Kİ ANNEYİZ BİZ!....


    Canımız annelerimizin, anne olanların ya da olamayıp o duyguyu taşıyanların anneler gününü kutluyorum..Unutmayalım ki anneler hem anneleri hem babaları dünyaya getirip fedakarlıklarla büyütenlerdir ve hakkıyla yapanların ayaklarına cennet uzatılmıştır.Dediğim gibi bayanlar olarak her zaman bir adım öndeyiz, çünkü biz erkeklerin de annesiyiz..Biz Türk hanımları olarak hem çocuklarımıza hem eşlerimize analık yaparak bir rekora imza atıyoruz aslında..

.     Böyle günlerde aklıma hep annesini ya da evladını kaybetmiş olanlar gelir ve acıyla içim burkulur... Hayatta olan annelerimize ve evlatlarımıza sarılalım sevgiyle ...Ahirete gidenlere de Yaradan'dan rahmet ve mağfiret dileyelim...Hayattakilerin gönlünü almamız kolay ama yapılacak dualar da mutlaka yerini bulup göç edenleri sevindirecektir..Unutmayalım ki onlar bizim sevaplarımızla seviniyor günahlarımızla üzülüyorlar..Okunan dualar nurdan bir tabakla sunuluyor melekler tarafından ahiretteki yakınlarımıza ...Hediye almak güzeldir ama vermek de öyledir...Gönderelim o halde sevdiklerimize bol bol dualardan ;hayatta olan analarımıza da göçenlerimize de ...Ne ekersek onu biçeriz ; bizim arkamızdan da dualarla anacak evlatlar nasip etsin Allah'ım...

        En çok içimi burkan da böyle günlerde şehitliğe giden ana ve babalar...Bir çok entrikanın döndüğü ülkemizde Allah onlara sabırlar versin (ve veriyor da zaten) benim bile bazen duvarları yumruklamak geliyor içimden .. Öncelikle ŞEHİT ANALARININ ellerinden öpüyorum ..Onlar bilirler şehit anası olmanın faziletlerini ve onun için dimdik onurla dururlar : ''Başın sağ olsun'' diyene ''Vatan sağ olsun'' derler..İşte bu değerlerdir bizi biz yapan ,yıllardır ayakta tutan...Bu vesileyle başta Şehit annelerinin ellerinden öpüyorum, onlara kulak verilip yanlarında olunmasını diliyorum..Hele hele şu hassas(!) günlerde onlara Hz. Peygamberimiz (SAV) in sabrından versin Allah'ım diyorum... 

  Evet kimimizin yüreği burkulmuş , kimimizin ezilmiş, kimimizin hiçe sayılmış da olsa anneyiz biz... Bazen evimizin hanımı , bazen erkek gibi çalışan, biraz biraz her meslekten anlaması gereken , aslında evin direği olmasına rağmen hep 2. planda kalan ve bunu da severek isteyerek yapan anneyiz biz...Dünyanın en zor zanaatı da olsa anneyiz biz; ne mutlu ki anneyiz biz!....

     ALTIN ,PIRLANTA , HALI, BEYAZ EŞYA ,HATTA ABARTIP DAİRE HEDİYE EDİN ANNELERİNİZE ANNELER GÜNÜNDE DİYE REKLAMLARA PARA YATIRAN ŞİRKETLER ÇOK SAĞ OLUN BİZ ANNELERİ DÜŞÜNDÜĞÜNÜZ İÇİN.(!)..AMA BİZ ANNELER EVLATLARIMIZI MASRAFA SOKMAK İSTEMEYİZ....BİR DEMET ÇİÇEKLE YANAĞIMIZA KONDURULAN BİR ÖPÜCÜK HEPSİNDEN KIYMETLİDİR BİZİM İÇİN... EŞLERİMİZ ALABİLİRLER BAKIN ONA İTİRAZIMIZ OLMAZ.....REKLAMLARA ONLAR KULAK VERSİNLER ARTIK ...EVET ANNELER GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN ...ALLAH'IM BU DUYGUYU HERKESE TATTIRSIN ...ANNE OLAN YA DA OLAMAYIP YÜREĞİNDE BU DUYGUYU TAŞIYAN TÜM ANALARA SEVGİLERİMLE.... ♥ ♥ ♥

28 Nisan 2014 Pazartesi

İÇİMİZDE DE BAHAR TEMİZLİĞİ....:)



Bahar geldi , hoş geldi.....Baharla beraber bütün kışın evimizdeki yükünü hafifletebilmek için sIra temizlik yapmaya geldi...Şöyle dipten köşeden yapılan temizlik bu...Bitince ohh deyip rahatlayabileceğimiz bir nevi yaza hazırlık hatta gelecek kışa hazırlık...Kışlık kıyafetler kaldırılır,  verilecekler ayrılır ,yazlıklar çıkarılır.....Perdeler yıkanır, duvarlar ya boyanır ya silinir;halılar kaldırılır kilimler serilir.....

       Eskiden çocukluğumuzda daha zordu her şey...Ben pek hatırlamıyorum ama tahtalar tellenerek temizlenirmiş mesela...Şimdiki gibi cila yokken, fayanslar  yokken ...Bileğe ve kola kuvvet....Ama misler gibi kokarmış temizlendikten sonra...Şimdi kullandığımız deterjanlar kokutuyor temizlikten sonra ortalığı...Çamaşırda da öyle .....Temizlik için kullandığımız deterjanlar, leke çıkarıcılar ,yumuşatıcılar,çamaşır suları, beyazlatıcılar, lavabo açıcılar , parlatıcılar, yağ çözücüler , kireç çözücüler ve daha neler neler....Bunların hiç birini kullanmamış büyüklerimiz....Temizlik yapmamışlar ya da temiz yaşamamışlar mı?...Hem paramız gidiyor hem sağlığımıza olumsuz etkisi var tüm bu kullandığımız kimyasalların...

       Gençliğimde bizim evde ablacım zayıf ve narin olduğundan ağır işleri yapmak bana düşerdi....Nerede kaldırılacak ağır bir şey var beni çağırırlar nerede kuvvet gerektiren temizlik işi varsa o iş bana verilirdi....Ama ben çok memnundum bundan hiç şikayet etmezdim halimden....Çünkü sonuçta hem annemle  babamı hem babaannemle ablamı memnun etmiş oluyordum.....Yani bizim evin RAMBO suydum ben:))İşleri bitirince '''''eline sağlık kızım pek güzel olmuş''''' demeleri ya da hiç bir şey söylemeseler de bakışlarından anladığım memnuniyet ifadesi bana yeter de artardı bile:)....Babam da bel fıtığı olduğundan ona ayrıca yardımcı olurdum hem evde hem  dükkanda konfeksiyonda tezgahtarlık yaparak...Tabiiki köylerde tarlalarda çalışarak ailelerine yardımcı olanların yanında benim yaptığım iş ne ki??...Ama tarlada iş var deseler ona da giderdik elbette....:)...Gençlik varmış  yalnız devir de farklıymış sanırım......Şimdi bizim çocuklarımızdan aynısını göremiyoruz.......Aslında buna fırsat bile yaratmıyoruz aman derslerinden kalmasınlar diye her işe kendimiz koşturuyoruz......Belki bizim zamanımızda biz daha iyi yetişmiştik diye düşünüyorum her açıdan ama yapacak bir şey de yok....Devir değişti sözünü bizim küçüklüğümüzde büyüklerimiz söylerdi, şimdi de biz söylüyoruz  :)

       Evet evlerimizin temizliğe ve nefes almaya ihtiyacı var.....Bedenimizin de son zamanlarda söylenen tabirle detoksa....Arınması gerekiyor.. ......Peki ruhumuzun....? İşlenen her günah kalpte bir leke oluşturuyor..... Eğer biz hiç tövbe etmez ve tekrar tekrar işlersek aynı günahları kalbimizin kararmasına sebep bunlar..Tıpkı hiç temizlik yapılmayan ve kirlerin nasırlaştığı evler gibi.....Oysa tövbe edersek düzenli olarak ve kararlı olursak  güzel insan olmaya işte o zaman manevi temizliğimizi de ihmal etmemiş oluruz...''''Yarın öleceksiniz ''''deseler nasıl hazırlanacak isek Hakkın huzuruna yürümek için ,öyle hazırlansak ne kaybederiz ki??....Atalım kangren olmuş, kurtlanmış, nasırlaşmış hangi kötü huyumuz varsa ....Hani vardır ya bazı insanlar kalbinin güzelliği yüzüne vurmuş deriz .....İnşallah öylelerinden olalım.....Ama bunları olurken Allah yolunda Muhammed yolunda gidelim.....Bir de kimseyi dindarlıktan soğutmadan ,kaş yaparken göz çıkarmadan mümkünse....

Evet atıyoruz, siliyoruz kötü huylarımızı  ........Donatıyoruz süslüyoruz kalbimizi güzel olan duygularla ,huylarla ...En önemlisi seviyoruz insanları ,çiçekleri ,böcekleri......Yaratılmış olan her şeyi seviyoruz....ÇÜNKÜ YARADANI SEVİYORUZ.....BAHAR GELDİ HOŞGELDİ...:)..SEVGİ PITIRCIĞI OLDUM BEN BUGÜN...:)

18 Nisan 2014 Cuma

PUDİNGLİ VE KAYISI REÇELLİ TART...



MALZEMELER
HAMURU İÇİN
125 gr margarin ben tereyağı kullandım
bir paket kabartma tozu
bir fiske tuz
4-5 yemek kaşığı toz şeker ( tarifde hiç yoktu ben koydum)
13-14 yemek kaşığı un
KREMASI
Bir paket vanilyalı puding
3 su bardağı süt
3 yumurtanın sarısı
çok az tereyağı
isteğe göre 2 yemek kaşığı toz şeker
limon kabuğu
Kayısı kompostosyndan ya da reçelinden susuz kayısı
süslemek için ceviz , yeşil fıstık olabilir bende olmadığından sadece ceviz , hindiistan cevizi tarçın dolma fıstığı kullandım...

YAPILIŞI
Hamur malzemelerini yoğuruyoruz ..Kalıbı yağlayıp hamuru yayıyoruz kenarlarını yükseltiyoruz ...Buzdolabina koyuyoruz...Diğer tarafdan 3 su bardağı sütle pudingi pişiriyoruz...Ateşten alıp Yumurta sarıları yağ ve şeker limon kabuğuyla çırpıyoruz ...Biraz ılımasını bekliyoruz ...Buzdolabindan tart hamurumuzu alıp üstüne kremamızı bocalıyoruz...Kayısılarımızı da dizip  beş dakika önceden 175 derecede ısıttığımız fırına veriyoruz ..Yaklaşık 25 dakika pişiriyoruz ...Soğuyunca buz dolabında da bekletebiliriz ...Afiyetle yiyiyoruz ...Biz henüz yemeden yazdım buraya ..Yiyince de tadıyla ilgili düşüncelerimi paylaşırım inşaallah ...







ANACIĞIMDAN KONSANTRE VİŞNE SUYU...GEDİZ DEYİMİYLE ŞURUP...AMA BU BAŞKA ŞURUP

 Gediz'de vişne zamanında reçelin dışında yapılır ve uzun zaman meyve suyu içme şansına sahip olunur...Eskiden hazır meyve suları yokken nenelerimiz kafayı çalıştırmışlar yine ...Sulandırarak kullanılıyor ...Şurup derler bizde ...hastalıkla ilgisi olmayan şurup bu şurup....Gedizde vişne çok olduğundan sadece vişneden yapılanını biliyorum ben ..Buzdolabinda sakladığımdan hala şimdi vişne suyu içebiliyoruz hem de katkısız ...Tam olarak nasıl yapıldığını anacığımdan öğrenerek ekleyeceğim ..Ama reçel gibi yapılıp tanelerinin alındığını düşünüyorum ...
YAPILIŞI ;Vişnenin suyu konur,kaynatılır.İyice yumuşayınca stilden süzülür.Süzülen vişne suyuna şeker konup tekrar kaynatılır,limonla kestirilir.Miktarlar vişnesine göre ayarlanır.Tarif ablacımdan ...

17 Nisan 2014 Perşembe

FAYANS DERZ KALEMİ



Fayansların arasının zamanla rengi değişiyor ..Ya da lekeler kalıyor ...Çamaşır suyu vs gibi deterjanlar da bazen işe yaramıyor...Geçenlerde ıslak yüzeylerdeki tüm fayans aralarını yapı marketten aldığım bu derz kalemiyle boyadım ...Çeşitli renkleri mevcut ..Ben beyaz kullandım ...Güzel oldu ..Biraz belim ağrıdı ama değdi :)

5 Nisan 2014 Cumartesi

MENEKŞELERİN KULAĞIMA FISILDADIKLARI


Şu anda mis gibi sümbül, erguvan, lale ve menekşelerin kokusunun ruhumu okşadığı Özgürlük parkından yazıyorum...
Evet bahar geldi, her zamanki gibi çok güzel gelmiş.. Gelmiş diyorum ..Çünkü buraya gelmesem beton yığınlarının arasında fark edemeyecektim bu güzellikleri..
Sular şırıl şırıl havuzdaki fıskiyelerden fışkırırken , buradaki güzel çiçekler hayatın her şeye rağmen ne kadar güzel olduğunu,her baharda umudun yeşerip filizlendiğini haykırıyor insana ...
50 Yaşına yeni girmiş , tam da bu sıralarda bel fıtığı teşhisiyle fizik tedavi görmüş , bir kaç yıl önce bu parkta 2- 3 tur tempolu yürürken şimdi yürüyerek gelebildiğine şükreden birisi olarak bugün parka iyi ki gitmişim dedim kendi kendime ...
Menekşeler var ;tam da ayağımın dibindeler ... Eğilip okşadım fotolarını çekerken ...Fısıldadılar kulağıma : ''''Abla yaz lütfen ''' dediler ...:''''' İnsanlar nefret söylemlerinden uzak dursunlar, yüreklerinde kin barındırmasınlar...Birbirlerini aşağılamasınlar ...Birinden ya da birilerinden nefret edilmesi bunun dile getirilmesi, başkalarını sizin nefret ettiklerinizden nefret ettirmez.....Onlar genellikle nefret edenlerin genel ve ortak özelliklerine bakarlar ...Kendi kriterlerine göre değerlendirirler ...Siz belki kendinizi rahatlatırsınız ama antipati toplarsınız ...Bazı insanlar bazılarını koyun sürüsü yerine koyarsa onlar da onları diyelim ki çakal sürüsüne benzetebilir... Herkes kendini diğerinin yerine koymayı öğrensin de öyle sıfatlar koysun ''''dediler...

Devam etti rengarenk menekşeler fısıldamaya:
''' Biz bu halimizle kendi lisanımızla Allah'ı zikrederken , onlar Yaradanı unutmasınlar ...Yaratılanı da hoş görsünler ..Birbirlerini kırıp dökmesinler ..BU VATAN HEPİMİZİN BAŞKA TÜRKİYE YOK ....Allah'a, Resulüne, Kuranı Kerime, Ezana, Bayrağa, Vatana , Millete Saygısı Sevgisi olan gönlü güzel herkese selamlar bizden ''''dediler ...
Bu menekşeler hem dindar hem de milliyetçi ,hem vatan severdiler .. Allah çıkardı karşıma bunları bugün...Çok sevdim bu menekşeleri ben ..!!!
Eveet menekşeler böyle dediler ....Benden söylemesi üstümde kalmasın selam da gönderdiler ..Elçiye zeval olmazmış...
Şimdi acizane tavsiyem: Morali bozuk olanlar,karamsarlık denizinde boğuluyor gibi olanlar , yıllardır usandım artık bu durumlardan, siyasilerden, öf pöf diyenler en yakın parka gidin ;güzel kokuyu ,havayı derin derin içinize çekerek çiçeklerle konuşmayı deneyin ...Bu bahar bana çiçekler güzel şeyler fısıldadı , bakalım size neler fısıldayacaklar ..

.!! Not : Aralarda gülücük işaretleri varmış gibi okuyun lütfen ...Ben hep gülümseyerek yazdım bu yazıyı .. Hep gülümseyelim inşaallah..