İzleyiciler

5 Temmuz 2014 Cumartesi

RAMAZAN AYNI RAMAZAN DA…….YA BİZLER……!!!

Ramazan  gelince evde bereket olur derdi büyüklerimiz ama anlamazdık o zamanlar…Ne zaman ki anne  ve  ev hanımı olduk  iftar hazırlıkları  yaparken gözümüze az gözüken yemeklerin sofra zamanında birden çeşitlenerek çoğaldığını görünce Ramazanın bereketiyle geldiğini anladık…Ben küçükken konuşmaya yeni başladığım sıralarda  heceleyerek ‘’ Tem-şi-de kalk-cam da o-ruç tut-cam beeen….!!!’’’dermişim….Rahmetli babam kocaman olana kadar hep bu benim bebeklik sözümle  beni taklid ederek  kaldırırdı sahurlarda …Hatta eşim askerdeyken kızım doğduğunda annemlerdeyken de aynı şekilde babacığımın beni sahura kaldırdığını hatırlıyorum….Gecenin bir vaktinde nereden geliyor bu neşe derdim ama babacım aslında en güzelini yapıyormuş çocuklarını ısındırmak için…

 Yarım gün tuttuğumuz tekne  oruçlarımız …İlkokul 1. Sınıftayken  boğazımız kurudu diye ağzımızı çalkalarken azıcık kaçan suların verdiği ferahlıkla beraber acaba orucumuz bozuldu mu diye endişelenmemiz ….İkindiden sonra ezana kaç saat var diye sorularımız sıklaşınca anacığımın ‘’’uyu biraz kızım ; uyursan hemen akşam oluverir ‘’’diye verdiği cevaplar….’’’ Bayram arefesinde inekler buzağılarını , koyunlar kuzularını bile emzirmezmişler mutlaka tutmak lazım ‘’’derdi rahmetli babaannem….Yani tekne orucundan  tam gün orucuna terfi edişimiz  arefe günlerinde başlamıştı….
Ablam zayıf bünyeli olduğundan ona kıyamazlardı da ben oruç tutcam deyince ‘’’’aferim kızıma ‘’’’ derlerdi… Bizde kahvaltı edilirdi sahurda ama sonunda mutlaka az şekerli sütlaç yeme geleneği vardı tok tutar diye..Babaannemin teyze kızı rahmetli Hacer nene bize gelir beraber yufkalar açılır; börekler yapılırdı:  su börekleri, pirinçli el börekleri pişirilir anacığım da getir götür işlerini yapardı…Şimdiki gibi asitli ve katkılı içecekler yoktu….Sofradaki baş içeceğimiz hoşaflarımızdı….Vişne hoşafı hala yapılır ve sevilir bizde ama  benim o zamanlar favorim elma ve erik kurusundan yapılan hoşaflardı nedense….Yıllar oldu yemeyeli ,zaten artık elmayı kurutan da yoktur herhalde..….Dağ eriğinden ya da goruktan yapılan turşu da içilenler arasındaydı…Vişneden ve gülden reçel gibi ama reçel olmayan şimdiki konsantre içecekler gibi ama tamamen organik şuruplar yapılırdı…..Şu anda niyetli olmamdan mı bilmem ama Ramazan konulu yazım Ramazan yemeklerine doğru kaydı gitti…..:)
İkindiden sonra annemin uyursan vakit çabuk geçer diye çabalarına rağmen aç uyunmayacağını bilen bendeniz kapının önünde arkadaşlarla konuşarak vaktin daha çabuk geçeceğini bilirdim….Topun atılışını beklemek de ayrı bir eğlenceydi biz çocuklar için….Evdekiler duymamış gibi içeri koşar onlara haber verirdik ‘’’’’top atıldııııı’’’’ diye…..Sofrada peynir ,reçel ,zeytin ,salata ve hurmadan oluşan iftariyeliklerle oruç açıldıktan sonra büyüklerimiz akşam namazını kılarlar ; biz de yemeğe başlanacak diye dört gözle beklerdik namaza başlamadığımız zamanlarda…..Babam böyle daha iyi oluyor vazifemizi tamamladığımız için içimiz rahat yemeğimizi yiyebiliyoruz derdi...Nur içinde yatsın   babacım , babaannecim bize ne güzel örnek olmuşlar ….Evlerde dede ya da nenelerin olması aslında büyük bir nimetmiş ; ne yazık ki bunu biraz geç anladık…..
Yemekten sonra teravih  namazı için hazırlıklar başlardı….Bazen mahallemizin camisine giderdik bazen de komşuları dolaşırdık….Ama öyle 3- 5 kişi değil, kafile halinde…..Babaanneler yani kayınvalideler ; anneler yani gelinler ve tabii biz çocuklar irili ufaklı leblebi kırıkları…..En arkaya da biz sıralanırdık….Teravih namazının en sevdiğim bölümü Salavat getirdiğimizdeydi…..Biz leblebi kırıkları herkesten çok bağırır, bitirirken de herkesten çok uzatırdık nedense…… Bazen gülme de tutardı bizi ama büyüklerimiz bu konuda hoşgörülüydüler; iyi ki de öyleymişler bizi ısındırmışlar bu güzelliklere….O zamanlar maksi etek yeni çıkmıştı….Camiye giderken kolay gelirdi giymesi ama bizim şimdi rahmetli olan hocamız adından mıdır bilmem gavur adeti diye sıcak bakmazdı bu uzun eteklere şalvardı onun favorisi….Ah hocam şimdi bir karışlık şortlar ve minileri görseniz maksilere ses etmezdiniz eminim..…Ama bize verdiğiniz emekler için öğrettiğiniz Kuran- ı Kerim sureler için Allah razı olsun mizanınıza konsun ….Teravih namazları gibi mukabelelerde de biz leblebi kırıkları büyüklerimizin eteğinden ayrılmazdık..Dün teravih namazında gürültü yapan bir çocuğa yaşlı bir dedenin çok sert bir şekilde bağırdığını duydum ve çok üzüldüm…Ne olurdu ki biraz sabretsek ve o çocuğa bu travmayı yaşatmasak…Hayatı boyunca teravih namazına gittiğinde camide dededen işittiği azarı hatırlayacak ….Halbuki aralarda oturup salavat getirecek ,büyüklerine bakıp örnek alacaktı;  sure okumayı bilmediğimiz zamanlarda taklit etmez miydik ağzımızı kıpırdatarak okuyormuş gibi yaparak…..Çocuklar zaman zaman aramıza katılmazlarsa akıl baliğ olunca birden nasıl katarız aramıza ,uzaydan ışınlanmış gibi hissetmez mi  yavrucaklar…!!!.Isındırmak yerine soğutursak bunun vobalini nasıl öderiz biraz düşünelim……!!!
Şimdilerde söylenen bir söz var: ‘’’Nerede o eski Ramazanlar !!!’’diye …..Ramazan aynı Ramazan; her yıl bir öncekinden 10 gün önce geliyor yine…. Tüm vefası , hoşgörüsü, affediciliği, yeniden başlamamız ve tüm aylarda aynısını sürdürebilmemiz için verdiği örneklerle ,güzelliklerle…Ramazan bizden memnun mu , ona hakkını verebiliyor muyuz, bize sunulan fırsatları değerlendirebiliyor muyuz…? Nerede o eski bizler mi dememiz gerekiyor yoksa…..?..Sormamız gereken ama önce kendimize sormamız gereken sorular o kadar çok ki……!!!
Ramazanımız mübarek olsun …..Tüm İslam alemi için ve insanlık için hayırlara vesile olsun…..BİZE SUNULAN BU GÜZEL AYA HAKKINI VEREN VE SONUNDA BAYRAMI HAK EDENLERDEN OLABİLMEK DİLEĞİYLE….