İzleyiciler

25 Eylül 2013 Çarşamba

YAZILARIMDAN...BİZİM OYUNCAKLARIMIZ AZDI AMA DAHA MUTLUYDUK SANKİ...


Evet bir zamanlar bizim de ıngaa diyen bebeğimiz vardı..

.Bizim küçüklüğümüzde öyle fazla oyuncaklar yoktu; belki bir tek bebeğimiz varsa nasıl mutlu olurduk.. Bizden önce o da yokmuş yalnız bezden bebekler varmış...Erkekler için de tahtadan arabalar lükstü belki ;ipler bitince makaralardan araba tekerleği yapılırdı...
 Önce naylon bir bebeğim vardı anacığım hem bana hem bebeğime aynı örnekten elbise örmüştü . Daha sonra annemler anannemi Hacdan karşılamaya İstanbula gittiklerinde kuzenim le ikimize bebek getirdiler biri sarışın biri siyah saçlı idi..Üzerinde Filiz Akın; Türkan Şoray yazıyordu.....Türkan Şoray benim oldu...Bebeklerin eski bebeklerden farkı saçlarının olması , kirpiklerinin oynaması, naylon değilde daha bir kaliteli plastikten olması, kıyafetlerinin modaya uygun olmasıydı..Bir de yatırıp döndürünce ''ıngaa'' diye ses çıkarmasıydı... Şimdiki bebeklere bakıyorum da gerçekten canlı gibiler oynuyorlar , konuşuyorlar ...

Ne güzel evcilikler oynardık arkadaşlarımızla ve özellikle kuzenim İpekle.. Öğretmencilik , fakircilik.. Bir yaz onlar Gediz'e geldiklerinde Bursa'daki evlerine hırsız girip baya bir zayiat verince annem kuzenime :- Berrinle ikiniz fakircilik oynayıp durdunuz da işte fakir oldunuz ''dediydi .. Onun derdi de evi alt üst etmemizdi ;hangi role büründüysek dolaptan hepsini indirir , sonra da yerleştirmezdik tabii....

..Akraba sofralarında davetlerde büyüklerimiz  beni işaret ederlerdi sofranın cılız ve  iştahsız olanlarına :- '''''Bakın Berrin'den yemek öğrenin '''''derlerdi.. Tabii ben temelli gaza gelip yumulurdum yemeklere iyice.. . Eski Gediz'de bizim evin üst katında Operatör Dr.  ve hanımı Diş doktoru kirada duruyorlardı.. Benim yaşıtım olan kızları Sibel çok iştahsızdı; sabah annesinin ağzına koyduğu lokmayı akşama kadar ağzında tutardı.. Annesi beni çağırırdı o yemek yerken ki beni görsün de iştahı açılsın diye  ...Ben her zaman yemeye hazır bir çocuk olarak hemen koşardım yukarıya... Bir keresinde Dişçi teyze Sibeli yedirme vazifesini bana verdi ... Uğraşıyorum yemiyor o kadar sıkıldım ki yumuldum yemeye başladım ... Bir de son kaşığı daldırıp yutarken dişçi teyzeyle göz göze gelmeseydim...Ruhumda derin izler bırakmış  demek ki o anı hiç unutamıyorum...
Evcilik oynardık  Sibel'le de ; doktorculuk , dişçicilik,  gelin olurduk bazen ... Hatta bir keresinde beni gelin kılığına sokup doktor amcayla beraber fotoğrafımı çekmişler ...Aşağıdaki fotoğraf ;nasıl da süzülmüşüm gelin oldum diye...

 Nereden çıktı bu bebek ve oyuncak faslı derseniz ...Bu kadar oyuncakların , bilgisayar oyunlarının arasında çocuklar bizim çocukluğumuzdaki kadar mutlular mı diye soruyorum kendime..O bebek  ya da araba alındığı zamanki heyecanımız mutluluğumuz tadını çıkarmamız ,başkaydı hepsinin güzelliği ..Evet güzelmiş ve özelmiş bizim  çocukluğumuz, az da olsa oyuncaklarımız biz daha mutluyduk ; bilgisayar olmasa da oyunlarımız daha çoktu ...Gerçekti kahramanları ,sanal değildi hiçbirisi...Oyunların arasında eve koşup elimize kıstırdığımız yağlı ekmeğin , salçalı ekmeğin tadı bile güzeldi..Mahalledeki kavgalarımız bile güzeldi kardeşlerimizle..Hatta biz Ayşe Emel kardeşimle sabah küserdik, öğleyin unutup okula beraber giderken aklımıza gelirdi ''''küstüydük'''' ya biz diye... ...Büyüdük artık ; bizimle beraber dertler de büyüdü sanki ama olsun; her şeye rağmen yaşadıklarımız güzelmiş; yaşayacaklarımızın da güzel olması dileklerimle ....
Üst kattaki Doktor amcaların evinde ...Beni süsleyip fotoğrafımı çekmişler ...Gelin gibi de süzülmüşüm..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder